9 Ekim 2011 Pazar

saklasakmasakyasak?

7 ekim 2011 tarihinde habertürk'ün anasayfasını süsleyen fotoğraf çok dikkat çekti. ben o günün akşamı her şeyden bihaber eve geldim ve internete girer girmez twitterı açtım. habertürk'ün 'boykot' edildiğini görünce şaşırıp 'yine noldu ki' dedim içimden. kısa süre sonra konunun bir 'fotoğraf' olduğunu anladım. herkesin konuştuğu, sayesinde gazete ve yayınlayanların boykot edildiği bu fotoğrafı çok merak ettim. uyarırcasına 'bakmayın' diyen mesajları görmezden gelip iyice meraklandım. ve sonunda o fotoğrafa ulaştım. görür görmez ben de hissettim o bıçağı vücudumda. bir yandan 'salak. salak! ne diye merak edersin ki' diye kendime kızıp diğer bir yandan da böyle bir şeyi yapan o insanı düşündüm. ardından da gazeteyi. medyayı.
düşündüm. ama bir sonuca varamadım. çünkü bu sorunsalın bir çıkış yolu yok. 
tek bildiğim yayınlanan bu fotoğrafın kadına yönelik şiddeti durdurmayacağı. bu fotoğrafın sırf insanlarda yarattığı o 'sırtlarında bıçak taşıyolarmış hissi' yüzünden unutulmayacağı. bu fotoğraf hakkında konuşulduğunda herkesin kendini silkeleyip 'aman allah korusun' diyeceği. ama bu kadar. 
gazetenin yaptığı doğru veya değil tartışılır - ha ama bi sonuca varılır mı bilemem - lakin asıl konu gazetenin yaptığı değil de, o 'eş'in yaptığı, devletin yapmadığı, milletin yapmadığı olsa gerek. 
asıl sorun bizim anlık tepkiler veriyor olmamız. düşünmeden. sorgulamadan. 
asıl sorun bizim 'anlık değer' vermemiz. sadece 'okuduğumuz an' için üzülüp, 'gördüğümüz an' kahrolduğumuz için samimi değiliz. başka dertlerimiz var hep. 
asıl sorun devlet. asıl sorun hukuk. insanın olup da bir şey yapmadığı her alan her şey sorun. insanın sorunun ta kendisi zaten. 


fotoğraf rahatsız etti beni de evet. ama 'korktum ayol. bu da ne böyle' diye düşündüğümden değil. bir kenara itip görmezden gelmek istediğim bir konu olduğu için de değil. yarı çıplak, sırtında bir bıçakla hayata veda etmek zorunda kalan bir evladın bir annenin bir halanın teyzenin komşunun arkadaşın dostun fotoğrafını yayınladılar diye. o kadının geride bıraktıkları, o kadını en son o haliyle hatırlayacaklar diye. o kadın, bilmeden ve büyük ihtimalle de istemeden, onun ne yazık ki fikri alınamadan o halde gazetede yayınlandı diye. 


ve James Nachtwey geldi aklıma o fotoğraftan sonra. şu sözüyle üstelik:

I have been a witness, and these pictures are my testimony. The events I have recorded should not be forgotten and must not be repeated.“




deprem önlemi, binalar yıkıldıktan sonra alınır. maden işçileri girdikleri 'yer'den çıkamadıklarında hatırlanır. terör sadece şehit haberleri geldiğinde anılır. sorun sadece ses getirdiğinde var gibi algılanır. bu yüzden insanoğlu birçok alanda ilerlediği gibi çook alanda da yerinde sayar.
ne zaman sonra bilmiyorum ama bu fotoğraf da unutulacak.

1 yorum:

met. dedi ki...

kişinin hak ihlali var şerefsizlik var gerçi habertürk'ün şerefsizlikleri modadır ama bu kadarı da doruk noktası.