1 Ağustos 2015 Cumartesi

es es ki ki

"Benim mutluluk kapasitemi bir kibrit kutusuna sığdırabilirsin, hem de içindeki kibritleri bile çıkarmadan."

Hava hazır esmiyorken bir şeyler anlatayım. Buradaki son 3 haftamken odamın tatlı bir köşesi olduğunu fark ettim. Yüzde yüz efkarlandıran cinsten bir yaz köşesi. Burası derken, burası Eskişehir. Mesela Eskişehir’deki son dört yılımı anlatayım.

İlk yılımı özellikle birisinin çok iyi bilmesini istiyorum. Çünkü üç yıllık bir kalkana sahip olduğu için hiç anlatamadım. Tek kelimeyle özetlersem; çok saçmaydı. Eskişehir’i ben sevemedim. Okul iyi hoştu da ne Eskişehir sahiplenebildi beni ne de ben O’nu. Başarısız geçen bir organ nakli gibi hissettiriyordu. Mutsuzdum, mantıklı davranmıyordum. Bu yüzden hayatımın en saçma hatasını bu yılımda yaptım. Nedenini halen bilmediğim bir şeydi. Açıklamayacağım bunu ama dedim ya yüzde yüz efkarlandıran cinsten bir yaz köşesi. Elimde değil. Hayır, resmen mutsuzdum! Sürekli derslere girmeyip Bursa’ya kaçıyordum ve daha tanışmadığım, kim olduklarını şu an bile bilmediğim insanların yerime imza atmalarıyla ilk yılımı geçmiş oldum. ( çok teşekkürler! ) (kimya DC)

İkinci yılımda çoktan ilk 1 Mayıs’ına katılmış bir insandım. O 1 Mayıs çok önemli benim için. (Özge burada gülecek, hüzünlenecek) Eskişehir Del Mundo’nun merdivenlerini çıktığınızda tam karşıda, köşede yüksek bir masa var. O masa bizim o gün dedikodu masamız oldu. Hala daha gider otururuz oraya ve konuşma şöyle başlar:
-       Dedikodu var mı özge?
-       Yok Aybik. Sende var mı ?
-       Yok.
Neyse, ikinci yıl da saçmaydı. Akışkanlara çalışmamak nedir? Sen kim köpek akışkanlara çalışmama lüksünü kendinde görüyorsun. Ama biz Özgeyle balık çizebiliyoruz. Akan bir suda. Kalabak suyunun hayatımda anlamlaştığı ders, yıl.
Annemi arayıp ‘tamam okulu bitircem ama mühendislik yapmıcam.’ dedim. Bir de Özge’yi zorla bir okul kulübüne soktum, üç ay sonra ‘ben uçak sevmiyom’ diye çıktım. (Özge burda bela okuyor. )  İkinci yıl öyle böyle geçti, yavru kaplumbağam ile. ( analitik kimyadan 2 kere kaldı )

Gerçekten oturup yıl yıl Eskişehir’i özetlediğime inanamıyorum ama üçüncü yılda kaplumbağa büyüdü arkadaşlar. Yeni eve geçildi, tatlı bir ev arkadaşı bulundu, büyük bir akvaryum ile odam şenlendi.  Ha bir de kedi var, FRIDA! Tanısanız sizi ısırır. Hayatımda ilk kez kira verdim, ilk kez fatura ödedim, ilk kez gaz&elektrik açtırdım. Depozito bile verdim. Bursa’ya artık yılda 1 kez gitmeye başladım. Eskişehir’in aslında ama gerçekten aslında çok küçük olduğunu fark ettim. Peyote’ye mi giriyoruz köy kahvesine mi belli değil. Her yerde öyle. İnsanlar bu kadar birbirlerini tanımamalı. Çok çok kötü bir şey. Garip şeyler yaşadım, kimseye kızgın değilim ama olmasaydı da olurdu yani.
Hayatımda ilk kez çalıştım ve mesleğimi seviyorum bence! Okul kastırmaya başlayınca distilasyon kolonu, reaktör, tank görünce mutlu olan, heyecanlanan biri olmaya başladım. Böylece Allah belamı vermiş oldu. Özge o aralar analitiğin dd gelmesi için 106 almam gerektiğini söyleyince ‘alırsın yaa’ diyecek kadar mutluydu. Özge mutlu olsun!

Dördüncü yılda sınıfça cehennemin yedinci katına çıktık ya da indik. Tasarımını bilmiyorum henüz oranın. Ölümden sonra cidden hayat varmış! Dördüncü yılımda dışarı çıkmadım ben okulda takılıyoduk. Gece 10’da okuldan çıkınca hal kalmıyor insanda. Yemek yemeye, uyumaya vaktim olmadığı için 5 kilo verdim. Tek o güzel oldu.
Bir de hayatımı değiştirebilecek bir insan girdi hayatıma. Sonra sağ olsun her şeyi bok etti. İnsanlara asla (!) güvenemeyeceğimi öğrendim, böylece benden çok büyük bir şey aldı.
Dördüncü yılım için söyleyebileceğim şeyler çok kısa. İlk üç yılımdan daha yavaş geçti ama hiçbir esprisi yoktu. Üzdüler. Özge’yi de üzdüler.  


Şimdi 3 haftam kaldı. Kafam karmakarışık. Çok düşünüyorum, çok şey düşünüyorum, hepsini birden düşünüyorum. Özge’ye geçen içime öküz oturması hikayesini anlatırken bir anda ‘çok seviyorum seni yaa’ dedi. Nasıl bırakıcam ben bu kızı! Eskişehir’i çok güzel bırakıcam da, hatta mümkünse koşarak bırakacağım da, Özgeyle ayrı düşmesek hoş olurdu. Belki de düşmeyiz. (allah’ım inş. ) Odamın fotoğraflarını çekiyorum arada. Çok özleyeceğim! Duvarlar dile geldi cidden 2 yılda. Bıktılar. Ama benim odam burası. Tamamı benim. Mutsuz olduğumda sığındığım tek yer. Ya da beni mutlu eden tek yer. Artık bir yaz köşesi de var hem! Bi taraflarım düzleşse de hoşuma gitti. Aslında daha çok şey anlatılır ama E S M İ Y O R.