en son 29.07.2012'de yazmışım bu sayfaya. dile kolay, 2 yıl olmuş neredeyse. bu zaman içerisinde 'sıradan bir genç'in hayatında neler olabilecekse aynılarını ben de yaşadım. üniversiteli oldum. sevgilim oldu. ailevi sorunlar. parasızlık. depresyon. aklınıza gelebilecek her şey.
şimdi biraz eski zamanlara gidelim. biz kimdik? bizi tanıyanlar biliyor durumu, tanımayanlara da şöyle bir özet geçeyim: bu blogun yazarları ve blogun yazarı olmayan daha birçok kişi mor ve ötesi aracılığıyla tanıştılar. vakti zamanında daha hepimiz epey ufak, baya çocuk, azcık da ergen iken, mor ve ötesi fan forumuna üye olduk. o forumdan güzel arkadaşlıklar, dostluklar çıktı. farklı şehirlerden hatta ülkelerden insanlar bir araya geldi, kaynaştı. bu anlattıklarıma bir 6 yıl olmuştur en az. altı yahu!
peki, biraz şimdiye gelelim. biz kimiz?
biz hala çok iyi insanlarız bir kere. hala çok iyi arkadaşlar çok güzel dostlarız. büyüdük. baya büyüdük. kimimiz mezun oldu, kimimiz mezun olmak üzere, evlenenimiz bile var ki!
ben evlenmedim hayır. mezun da olmadım. antropoloji bölümü 2. sınıf öğrencisiyim. ve 2. yılımın ikinci dönemini erasmus vasıtasıyla İstanbul'da geçirdim. erasmus bitti ama ben hala İstanbul'dayım. çünkü Avusturya'ya geri dönmem için yeni eğitim ve öğretim yılının başlaması haricinde bir sebebim yok. ailem var tabii, ama hayatımın hiçbir döneminde ailesini çok özleyen bir insan değildim. sırf bu yüzden insan olmadığımı düşünenler var. ama ben gerçekten insanım.
gelelim travis'e. mor ve ötesi forumundan tanışan insanların müzik zevkleri bir aşağı iki yukarı üç sola dört sağa aynıdır. travis, coldplay, muse, beirut, sakin, redd vs dinleyen insanlarız hepimiz. müzik zevkimiz iyidir yani. aramızda daha önce travis'i canlı dinlemiş olan arkadaşları saymazsak birkaçımız için ilk travis konseriydi 19 Haziran İstanbul Black Box konseri. öncesiyle sonrasıyla olağanüstü güzel bir gündü. sahnenin en önünde oluşumuz (Fran'in önündeydik), Fran'e dokunma fırsatınızı yakalayışımız (aslında dokunmak değil, ellemek) hatta bir arkadaşımızın Fran'e sarılışı (Fran de sarıldı tabi), hatta ve hatta Fran'in bu arkadaştan twitter hesabında dahi bahsetmesi ve daha fazlası hayatımda asla ama asla unutmayacağım şeylerden sadece birkaçı.
bu yazıyı bundan 2 yıl önce yazıyor olsaydım konser öncesi buluşmamızdan konser sonrası otobüslere binişimize ve hatta daha sonrasına kadar en ince detayları bile belirtirdim. ama artık yazamıyorum. artık güzel cümleler kuramıyorum. o yüzden bu birkaç satırla idare etmenizi rica ediyorum sizden.
not: konseri ve İstanbul'u güzel kılan herkese teşekkür ederim. şimdilik buralardayım ama emin olun geri döndüğümde de unutmayacağım hiçbirinizi.
travis etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
travis etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
11 Temmuz 2014 Cuma
20 Haziran 2014 Cuma
19 haziran 2014 - Travis Konseri
Başlık size konunun özetini belirtmiş bulunuyor blog severler:)
Yorucu, bıkkın temalı yazılarımdan sıkıldınız. Okuldan, işten ve insanlarda aynı şekilde..
Summer is coming deyip meydanlara çıkma vakti gelmişti. Nerede güzel etkinlik, olay var oraya gitmeli dedi bir kısım insan. İşte onlardan biri benim, canımı sıkacağıma cebimdeki üç kuruşu sıkıp sokaklarda yorulmayı sevdim bu dönemlerde. One Love Festival'den isim falan tanımadan gittim, ortamının ferahlığı yani insanların rahatça takılması hoştu ama memleketimin insanları hipster olmaya çok özeniyor, yapmayın anam olmuyor bir Glastonbury değil ki hava atıyorsun. Oh Land tatlıydı bak ona şahit oldum, atlayıp insanlara karışmış bunlar güzel detaylar. Neyse.
Travis....
Çok özel ve dört kişilik, İskoç tatlı mı tatlı bir grup yıllardır kulağımın pasını siliyor, memlekette onu seven ne çok varmış dün gece buna tanık olduk. Black box denen bir yerde idi giderken yağmur bastırdı rezil olduk, şanslı olanlar şemsiyesini kapıpta gelmişti. Şemsiyelerle gelmelerinin nedeni yağmurdan ziyade Why does it always rain on me?' dir ama neyse.
Saatlerce bekledik, arkadaşlarla en önde koşarak yerimizi aldık. Mekan tıklım tıklım doluydu,tribününe kadar. Francis çıkınca çığlıklar falan filan. Setlist'i alan tatlı bir arkadaşımın izniyle fotoğrafını da koyacağım. Neyse. Neşeli başladı işte çaldılar falan, Douglas çok karizmaydı o deri ceketle terden kudurmuş olmalı ama karizmasından ve sırıtışından konserin sonuna kadar ödün vermedi adam. Ne tatlı birşeysin sen! Utanmazsa hayatımda ilk kez bir adama öpücük attım ve bana sırıttı.
Andy'de kendinden geçti çoğu şarkıda solo atarken, mikrofon ve gitarı ağlattı. Oda yetmedi amfilere çıktı zıpladı. Ulan az mı bağırdım sana bir pena at bi bak bi sırıt diye sesim kısıldı senin yüzünden. Neil aralarında en cool'u tabisi, ben çalarım davulumu dedi arada oda sırıttı.
Turn benim favori şarkım, en iyi performans ona aitti. Flowers in the window'da o bilindik, sahne önünde dört kişi yanyana geldiler ritimle söylediler, söylettiler.
Side, Love will come throught'ta hoştu ama. Happy'de çok neşeliydik adı gibi, sözleri pek aklımda değildi sallayarak söyledim, forgive me guys! Aslında çok tatlı detaylar vardı her şarkıda. En güzel olan ise Travis'in performansı kadar mükemmel olan izleyiciydi. Meğer ne çok şarkı ezbere bilen varmış. O atmosfere Fran bile şaşırdı. Bizimle konuştu, uçak fobisine tanık olduk. Millet Closer tiryakisi onu da anladık, zaten benim grupla tanışmama vesile olan şarkıdır.Ş iir okudu içinde fuck up falan geçiyor edepsiz olabilir -18 kitleye sesleniyorum: okumayın. Şakaydı. (Şiirin adı bkz: This Be The Verse - Philip Larkin) Bu şiirden sonra Re-offender'a giriş yaptı zaten ooo yeah çığlıklar vesaire. Ne tatlı bir şarkı oda yahu. Tamam hepsi tatlı, sakin olalım.
Konseri başı kadar sonu güzeldi bi kere, şemsiyeler açıldı, herkes ağlamaklı hale geldi sona geldiğimizin farkındaydık ama itiraz edemedik çünkü gönlümüz doymuştu.
Bu konser benim beklentimin çok çok üstünde olmuştu ve daha fazlasını istemem artık (Yıllar sonra gelen not: 2018 yılında Travis ve Massive Attack konserini en önde izledim!) Yetmiyoooor. Kaçıranlarla umarım gene tatlı bi' vakitte denk geliriz.
Not: Francis var ya, benim tam önüme atladı eline dokunma şeresfine ulaştım, sonra şanslı bir arkadaşım adı da Erman'dır delicesine susamış gibi Fran'e sarıldı. Fran şaşkındı, yazarlarımızdan biri ise ağlıyordu mutluluktan :)
Yorucu, bıkkın temalı yazılarımdan sıkıldınız. Okuldan, işten ve insanlarda aynı şekilde..
Summer is coming deyip meydanlara çıkma vakti gelmişti. Nerede güzel etkinlik, olay var oraya gitmeli dedi bir kısım insan. İşte onlardan biri benim, canımı sıkacağıma cebimdeki üç kuruşu sıkıp sokaklarda yorulmayı sevdim bu dönemlerde. One Love Festival'den isim falan tanımadan gittim, ortamının ferahlığı yani insanların rahatça takılması hoştu ama memleketimin insanları hipster olmaya çok özeniyor, yapmayın anam olmuyor bir Glastonbury değil ki hava atıyorsun. Oh Land tatlıydı bak ona şahit oldum, atlayıp insanlara karışmış bunlar güzel detaylar. Neyse.
Travis....
Çok özel ve dört kişilik, İskoç tatlı mı tatlı bir grup yıllardır kulağımın pasını siliyor, memlekette onu seven ne çok varmış dün gece buna tanık olduk. Black box denen bir yerde idi giderken yağmur bastırdı rezil olduk, şanslı olanlar şemsiyesini kapıpta gelmişti. Şemsiyelerle gelmelerinin nedeni yağmurdan ziyade Why does it always rain on me?' dir ama neyse.
Saatlerce bekledik, arkadaşlarla en önde koşarak yerimizi aldık. Mekan tıklım tıklım doluydu,tribününe kadar. Francis çıkınca çığlıklar falan filan. Setlist'i alan tatlı bir arkadaşımın izniyle fotoğrafını da koyacağım. Neyse. Neşeli başladı işte çaldılar falan, Douglas çok karizmaydı o deri ceketle terden kudurmuş olmalı ama karizmasından ve sırıtışından konserin sonuna kadar ödün vermedi adam. Ne tatlı birşeysin sen! Utanmazsa hayatımda ilk kez bir adama öpücük attım ve bana sırıttı.
Andy'de kendinden geçti çoğu şarkıda solo atarken, mikrofon ve gitarı ağlattı. Oda yetmedi amfilere çıktı zıpladı. Ulan az mı bağırdım sana bir pena at bi bak bi sırıt diye sesim kısıldı senin yüzünden. Neil aralarında en cool'u tabisi, ben çalarım davulumu dedi arada oda sırıttı.
Turn benim favori şarkım, en iyi performans ona aitti. Flowers in the window'da o bilindik, sahne önünde dört kişi yanyana geldiler ritimle söylediler, söylettiler.
Side, Love will come throught'ta hoştu ama. Happy'de çok neşeliydik adı gibi, sözleri pek aklımda değildi sallayarak söyledim, forgive me guys! Aslında çok tatlı detaylar vardı her şarkıda. En güzel olan ise Travis'in performansı kadar mükemmel olan izleyiciydi. Meğer ne çok şarkı ezbere bilen varmış. O atmosfere Fran bile şaşırdı. Bizimle konuştu, uçak fobisine tanık olduk. Millet Closer tiryakisi onu da anladık, zaten benim grupla tanışmama vesile olan şarkıdır.Ş iir okudu içinde fuck up falan geçiyor edepsiz olabilir -18 kitleye sesleniyorum: okumayın. Şakaydı. (Şiirin adı bkz: This Be The Verse - Philip Larkin) Bu şiirden sonra Re-offender'a giriş yaptı zaten ooo yeah çığlıklar vesaire. Ne tatlı bir şarkı oda yahu. Tamam hepsi tatlı, sakin olalım.
Konseri başı kadar sonu güzeldi bi kere, şemsiyeler açıldı, herkes ağlamaklı hale geldi sona geldiğimizin farkındaydık ama itiraz edemedik çünkü gönlümüz doymuştu.
Bu konser benim beklentimin çok çok üstünde olmuştu ve daha fazlasını istemem artık (Yıllar sonra gelen not: 2018 yılında Travis ve Massive Attack konserini en önde izledim!) Yetmiyoooor. Kaçıranlarla umarım gene tatlı bi' vakitte denk geliriz.
Not: Francis var ya, benim tam önüme atladı eline dokunma şeresfine ulaştım, sonra şanslı bir arkadaşım adı da Erman'dır delicesine susamış gibi Fran'e sarıldı. Fran şaşkındı, yazarlarımızdan biri ise ağlıyordu mutluluktan :)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)