14 Şubat 2016 Pazar

Şehirlerarası otobüs

Aralık 2014

Bugün çok mutluyum. Hayattan çok beklentim yok. Duygusal olarak en güzel dönemimdeyim belki de. Aile ve aşk ilişkim güzel, insanlar olumlu ben olumlu. Mutluyum çünkü özgürüm. İstediğimi yapabiliyorum, hayattan daha ne isteyebilirim ki?

Otobüsteyim, o'nun yanından çıktım okuduğum şehre dönüyorum. Derken bir aile oturuyor yan çaprazımda. Evli bir anne-baba. Orta yaşı çoktan geçmişler. Kadının gözleri yaşlı bir yandan ise telaşlı. Baba ise telefonunun şarjı bitti diye dertli. O sırada birinden şarj aleti bulup, telefonunu açabiliyor. Başlıyor bir numara çevirmeye, karşı taraf açıyor. Anne ise meraklı gözlerle bakarken, baba konuşuyor:
-oğlum sen neredesin kaç gündür? Ulaşamıyoruz sana başına bişi mi geldi neden bizi aramıyorsun? Annen ile otobüse bindik yanına geliyoruz.

Sonra çocuk onlara telaş etmemelerini ve iyi olduğunu söylüyor, sadece telefonuna bakmamış birkaç gündür ve merak edilecek bir durum yok diyerek otobüsten inmelerini istiyor.
Anne ve baba biraz öfkeli, biraz rahatlamış şekilde otobüsten iniyorlar tam terminalden çıkış yapacakken.
Bense şaşkın..
'aptal çocuk hiç ailesini düşünmüyor, ne kadar sevildiğini anlamamış'.

Aralık 2015

Bugün hayatımın en berbat günü olabilir. Mutsuzum, hayattan bir beklentim yok. İçine kendimi sürüklediğim bu trajik durum bende tak ediyor bir an önce anlaşılma çabasına girip bir otobüse atlıyorum. O'na gideceğim, yolumu ona göre çizeceğim.
Ona gidiyorum ama yolumu çizemiyorum. Kapı yüzüme fena vuruldu, hak ettim bunu sen diyorum. Gece yarısı olacak saatte tek başıma dönmeye çalışıyorum okuduğum şehire. Otobüse binince ağlıyorum. Çok yalnızım diye düşünüyorum.
Derken aklıma o çocuk geliyor, bu sefer daha çok sinirleniyorum. Neden bu kadar üzüldüm aklıma gelince? Belki o telaşlanan anneyi en çok şimdi anlıyorum.
 'Aptal çocuk! ne kadar aciz hissediyor kendini, ne kadar kör ve nankör'.

Sonuç olarak hikaye burada bitmiyor. Insanlar gelip gidiyor, o otobüs her zaman yollarda benimle beraber.