19 Ekim 2011 Çarşamba

sağ ol!

hepimiz çırılçıplak geliyoruz dünyaya. yaşadığımıza dair bir belirti verip ağlıyoruz. ve etrafımızdakiler mutlu oluyorlar. nüfus işlemleri hallolana kadar ne ismimiz oluyor, ne milliyetimiz ne de dinimiz. yavaş yavaş 'etiketleniyoruz'.
bilmem kaç yaşına kadar en iyi arkadaşımız olan, en sevdiğimiz oyuncağımızı sadece onunla paylaştığımız, her fırsatta birlikte oyunlar oynadığımız arkadaşımız bir gün en büyük 'düşmanımız' oluveriyor. 'farklı' olduğumuz söyleniyor. o çocuğun anne babasının farklı görüşten olduğu, onların bizleri sevmeyip öldürmek istedikleri.


hayat bu ya. istediklerini yapmaya çalışırken hep istemediklerini yapmak zorunda bırakılırsın. yine öyle oluyor. askerlik vakti gelip çatıyor. doğuya çağırılıyorsun örneğin. düşman sana tuzak kuruyor. seni öldürmeye hazırlanıyor. sen de vatanın için, ataların için, millettin için savaşıyorsun. yani mecbursun. bir çatışma oluyor. yüzünü bile göremediğin bir insanla karşılıklı ateş açıyorsun.


ve bilmiyorsun o çatışmada zamanında en iyi arkadaşın olan, en sevdiğin oyuncağı sadece onunla paylaştığın, her fırsatta birlikte oyunlar oynadığın arkadaşını vurduğunu. anlamıyorsun onun tarafından vurulduğunu. öğrenemiyorsun onun da aynı senin gibi istediklerini yapmaya çalışırken hep istemediklerini yapmak zorunda bırakıldığını.


sadece ölüyorsun işte.


ama vatan 'sağ' oluyor.


sağ ol!

Hiç yorum yok: