26 Ağustos 2011 Cuma

Röportaj vol. 3.


toplamda ikinci, tanımadığımız bir okurumla yaptığım ilk röportajım bu. hem bana hem de okuyuculara hakkında bilmemizi istediklerinden bahsedebilir misin elif? 

Hemen başlıyorum.
Ben Elif Ayvaz. 3 Haziran 1990 doğumluyum. Balıkesir'de doğdum büyüdüm. Adnan Menderes Üniversitesi'nde Seyahat İşletmeciliği ve Tur Turizm Rehberliği okuyorum. Yani daha yeni başladım. Hazırlık bitti, birinci sınıfı okuyacağım. Aynı zamanda açıköğretimden işletme okuyorum ama tamamen eziyet! bitecek gibi durmuyor. gezmeyi, okumayı, insanları gözlemlemeyi çok severim. Başka diller öğrenmek ilgimi çeker. ilginç yaşamlar ilgimi çeker. günlük okumaktan çok hoşlanırım. bu kadar galiba.


"ilginç yaşamlar"dan kastın nedir tam olarak, öğrenebilir miyiz? 

Yani, mesela bir kitabın anlattığı konu değil de yazarının yaşamı. böyle bir şey yani. çok açıklayıcı olmadı sanırım. daha doğrusu arka plandaki adamlar ilgimi çeken.


"yapılmış bir şeyin arkasındakiler" diyebilir miyiz?

aynen.


peki o zaman bu "ilginç yaşamlar"ın sahiplerinden konuşalım biraz. en ilgini çeken isimlerden söz etmek ister misin? hatta bir ismi daha yakından da tanıtabilirsin. 


hımm... mesela bir tanıdığım var. kitap da çıkardı. Ama çok göz önünde olmaktan hoşlanmıyor. Adını vermeyeceğim o yüzden. Zaten çıkardığı kitap da Osmanlıca'dan çeviri bir tarih kitabı. Devamında çıkacak olan kitapları da öyle. Ama benim asıl ilgimi çeken tarafı aslında onun çok iyi bir yazar ve şair olmasına rağmen hiçbir yazısını ya da şiirini yayınlamaya yanaşmaması. Aslında tüm imkanlara sahip. Ama yazdığı bir öyküyü kimselere okutmadan yok edebiliyor mesela. Ya da birisi için yazdıysa ona veriyor ve kurtuluyor. Ona göre yazı amacına ulaştıktan sonra değerini yitiriyormuş çünkü. Bu bana çok ilginç gelmiştir mesela. Yani ben onun yerinde olsam yayınlardım yazdıklarımı ve büyük patlama da yaratabilecek şeyler mevcut elinde. Ama o daha geri planda kalmayı tercih ediyor hep. Bu arada farkettiysen benim derdim de sadece yazmak kendimi tanıtırken bunu atlamışım


anlattıkların gerçekten ilginçmiş. tanıdığının görüşü de tartışmaya değer. evet anladığım kadarıyla 3 tane blog sayfan var onlardan bahsedebilir misin biraz. ya da genel olarak yazmaya ne zaman ve neden basladığını senin için ne ifade ettiğini anlatabilirsin. 

tabii. yazmaya 9 yaşındayken başladım. 11 yaşımda ilk romanımı bitirmiştim. Yazmak benim için nefes almak gibi bir şey. Yazmazsam boğulurum ben. Ya da su gibi. Zorunlu ihtiyaçlardan yani. Yalancı akasya'da yazdığım öykümsüleri, şiir kırmalarını falan yayınlıyorum. ilk blogumdur kendisi aynı zamanda. yani çok edebi sayılmaz tabii yazdıklarım da dökülüyorlar işte, yazmazsam yazık olur, ki zaten duramam. İzler, sesler ve de görüntüler, normal bir blog. Kafama ne eserse oraya girebilir. Ama vıcık vıcık bir kız blogu da değil. Sevgililerimi, aşk acılarımı falan anlatmıyorum ama. Hiç hoşlanmam zaten öyle şeylerden. Kime ne ki benim aldatılmamdan, uykusuz kalmamdan falan... Duraklarda ise okuduğum bazı kitaplar hakkındaki düşüncelerimi yayınlıyorum. İzleyici sayım genelde az. ve zaten sesi soluğu da çıkmıyor çoğunun. ama ben içimdeki yazma dürtüsünü bastıramadığım için sürekli yazıyorum. Birazcık olsun egomu tatmin etmek için de blogda yayınlıyorum, hepsi bu.


hemen not düşüyoruz burda konu izleyiciye de gelmişken: İNSAF YAHU BİRAZ. OKUDUĞUNUZU BELLİ EDİN EN AZINDAN. 
yazmaya 9 yaşında başladığını söyledin. hepimiz bir şeyler karalamışızdır elbet, ama tahminen senin karamaların bizimkilerden daha farklıydı. =)) nasıl oldu da başladın "o yaşta" yazmaya? ne tetikledi seni buna diye sorayım hatta.

ben biraz durgun bir çocuktum. Ailemin ya da çevremdeki insanların tanımladığına göre sakindim. Ama arkadaş çevremin tanımlamasına göre somurtkan ve huysuzun tekiydim. O oyunlar falan sıkıyordu beni küçükken. Mızıkçılıklar falan. Aman hep aynı şey diyip oyun oynamaktan vazgeçtiğimi bilirim. Sonra benden büyük komşu çocukları okula gidiyorlardı. Ben de onlarla takılmaya başladım. Okula başlamadan okuma yazmayı sökmüştüm. Sonra baktım ki bu büyülü bir şey. Sonra tabii okulda kitaplarla tanıştım. Sanırım çevremden kaynaklanan sebeplerden dolayı oldu bu. Yani çevren ihtiyaçlarını karşılayamıyorsa ya içine kapanırsın ya da başka bir çıkış noktası falan ararsın. Benim ki de bu oldu. Sonra bir gün kuzenim bana yazdığı öyküyü okudu. Sonra abisinin yazdıklarını okumaya başladık gizli gizli. benim de kafamda bir ampul yandı sonra. Ben neden yazmıyorum ki, dedim. Bunu ben de yapabilirdim. ve o günden beri de yazıyorum. hatta ilk yazdığım trafik haftasıyla ilgili bir şiirdi ödül bile almıştım bunun için ama sonra sonra öyküye daha çok ısındım şiir biraz ustalık işi tabii


tebrik ediyoruz seni o zaman. =) 

teşekkürler


peki ileriye yönelik planların var mı yazmaya dair. en basit ve akla ilk gelen şey kitap çıkarmak tabi. 

Var tabii. En çok istediğim şeylerden biri de bu. Ama şu yakın zamanda değil daha. Çünkü daha olmadım. Biraz daha çalışmam gerek. Ama okula dönerken taa küçüklüğümden kalma bir romanımı götüreceğim yanımda ve bu yıl ona yoğunlaşacağım.
artık onu yazmam gerek çünkü. içinde kalınca çok rahatsız ediyor yoksa.



romanının içeriğini sormuyorum o zaman bu noktada. =)) 
yazmaktan bahsettik. peki ya dinlemek? kimleri dinlersin? neler dinlersin? en sevdiğin sanatçılar gruplar?

herşeyi dinlerim. o an neyi istiyorsa canım, ruh halim onu dinlerim. Mesela bu ara türk sanat müziğine merak saldım. tabii bunda okuduğum kitabın etkisi büyük ama dinliyorum işte.
hüseyni, hafız post, şeyh galip falan bu ara derdim.
ama klasik müzik de severim, rock müzik de.
mesela şu an massive atack dinliyorum ama bu bir sonraki şarkıda değişebilir
ama pop dinlemiyorum asla.
bunu söyleyebilirim. Çünkü bu kadar boş, işe yaramaz, kulağı tırmalayan bir şey daha olamaz bence.


eheh. "öncesi" ve "sonrası" diye ayrım yapıyorum ben popta. günümüzde yapılan şey tam olarak ne bilmiyorum ben de ama "birileri bizle fena kafa buluyor" dedirtiyor insana. 90lı yıllar güzelmiş mesela.
yazarken de müzik dinler misin peki? 
bazı yazarların bundan rahatsız olduklarını biliyorum. sessiz bir ortamda yazmayı tercih edenler de çok.

tabii canım, 90larda insanların bir tarzı bir felsefesi vardı. şimdiki gibi değilmiş adamlar.
bazen dinlerim. ama bu ya ney sesidir ya da bethoven falan.
çok gürültülü şeyler beni de rahatsız eder o an.
çok huzursuz olduğumdan huzurlu şeyler duymak istiyorum galiba o an.


farklı yerler ve dillerden de söz etmiştin sanırım konuşmamızın başında. ben eskiden "en az 7 dil öğrenmeliyim" diyordum fakat ne yazık ki 4 numarada tıkalı kaldım. :/ 
yabancı dilin var mı/öğrenmek istediğin veya kulağına hoş gelen ilgini çeken diller hangileri?

sadece ingilizce ve birazcık Osmanlıca biliyorum.
Ne güzel 4 dil bilmen.
Bu yıl okulda Japonca seçeceğim
ama ispanyolca, italyanca, fransızca ve rusçaya da ilgim var. ve en kısa zamanda öğreneceğim ne yapıp edip.
zaten turist rehberi olacağım için ne kadar çok dil bilirsem o kadar iyi.


fransızcayı kesinlikle öğrenmelisin diyorum. bir dil ancak bu kadar güzel olabilir. =)) ispanyolcayı da kendi kendime öğrenme girişiminde bulundum fakat devamını getirmediğim icin pek başarılı olamadım. 

fransızcayı sırf kitapları orjinal dilinde okuyabilmek için istiyorum. Edebiyatı çok güçlü bir dil çünkü.
İspanyolca tamamen ticari.   ispanyolca bilen rehberin sırtı yere gelmez çünkü.
revaçta bir dil.

orjinal dilinde okuma ve dinleme takıntım vardır benim. çevirileri sevmiyorum. ne yaparsan yap orjinalindeki anlam ve ifadeyi taşımıyorlar çünkü. 
ama hayat bu ya. çeviri işine gireceğim sanırım ben de. 

evet, çünkü kültürler arası farklılıklar çok fazla. en çok da dilde hissediliyor bu.
bence gir. Yani ben arada harçlık çıkarmak için eşe dosta yapıyorum.
fena olmuyor.
ama edebi bir şeyler için ileri seviyede olmak lazım. dile hakim olmak lazım. ve büyük sorumluluk isteyen bir iş düşününce.
biz bile ne kadar güzel şeyler söylüyoruz kötü çeviriler hakkında.
çok dikkatli olmalı insan.


evet kesinlikle. kolay bir iş değil gercekten. zaten kitap çevirmenliği yapmayı düşünür müyüm bilmiyorum.
sanırım yeni takipçilerimizdensin sen. bizim bloğu nasıl keşfettiğini sorabilir miyim acaba? 

evet, daha yeniyim. sanırım başka bloglarda gördüm. bu ara bu şekilde bir çok blogu takibe aldım çünkü.
ama seviyorum farklı kalemler okumayı. İlgimi çeken blog oldu mu o benim olmalı! Ben de olmalıyım içinde.

eheh. hoşgeldin o zaman aramıza. 
açık açık sorayım o zaman "okumaya değer ne buldun" bizim sayfamızda diye. 

hoşbuldum.
samimiyet.

: D 
gündemi takip eder misin?

çok değil doğrusu.
yani dünkü şehit haberlerinden falan haberim var ne yazık ki ama çok da ilgili değilim gündemle ilgili.
izleyemiyorum daha doğrusu. öyle söyleyeyim. vaktim olmuyor.


zaten türkiyede yaşayan bi insanın biraz da vaktinin olmaması gerekiyor sanırım bu tarz şeyler için. yoksa yaşama sevincini kaybedebilir diye düşünüyorum =)) 

çok doğru!

yani her gün birileri birilerini kesiyor, birbirlerini boğazlıyor.
toplu cinnet geçiriyoruz sanırım
ben bu yüzden sakin kalmayı tercih ediyorum o saatlerde
zaten izlerken çıldırıyorum sinirden


evet tutamıyor insan kendini. yurtdışında yaşadığım için kıyaslama yapabiliyorum. pek sevmem buraları ama sanırım şanslıyım. 
"bunları yapmadan kesinlikle gitmemeliyim" dediklerin var mı? vardır elbet. 

dünyadan mı?
eğer öyleyse dünyayı dolaşmadan, bir sürü dil öğrenmeden, kitaplarımı yayınlatmadan gitmemem gerek

kapanışı yaparken baya iç karartıcı bir soru oldu aslında ama teşekkürler cevap verdiğin için. : D 
o zaman herkese sağlıklı huzur dolu ve mutlu bir hayat diliyor ve röportajımızı burada sonlandırmak istiyorum. sorulardan bağımsız, söylemek istediğin herhangi bir şey daha varsa buyur lütfen. 

Şunu söyleyeyim: Fiskos'u ve Akasya'yı takip edin ve okuyun.  
son sözüm bu olsun. 


3. röportajımızı da gerçekleştirmiş olduk böylece. elif'e teşekkür ediyoruz tekrar. 

Hiç yorum yok: