"Benim
mutluluk kapasitemi bir kibrit kutusuna sığdırabilirsin, hem de içindeki
kibritleri bile çıkarmadan."
Hava
hazır esmiyorken bir şeyler anlatayım. Buradaki son 3 haftamken odamın tatlı
bir köşesi olduğunu fark ettim. Yüzde yüz efkarlandıran cinsten bir yaz köşesi.
Burası derken, burası Eskişehir. Mesela Eskişehir’deki son dört yılımı
anlatayım.
İlk
yılımı özellikle birisinin çok iyi bilmesini istiyorum. Çünkü üç yıllık bir
kalkana sahip olduğu için hiç anlatamadım. Tek kelimeyle özetlersem; çok
saçmaydı. Eskişehir’i ben sevemedim. Okul iyi hoştu da ne Eskişehir
sahiplenebildi beni ne de ben O’nu. Başarısız geçen bir organ nakli gibi
hissettiriyordu. Mutsuzdum, mantıklı davranmıyordum. Bu yüzden hayatımın en
saçma hatasını bu yılımda yaptım. Nedenini halen bilmediğim bir şeydi.
Açıklamayacağım bunu ama dedim ya yüzde yüz efkarlandıran cinsten bir yaz
köşesi. Elimde değil. Hayır, resmen mutsuzdum! Sürekli derslere girmeyip
Bursa’ya kaçıyordum ve daha tanışmadığım, kim olduklarını şu an bile bilmediğim
insanların yerime imza atmalarıyla ilk yılımı geçmiş oldum. ( çok teşekkürler!
) (kimya DC)
İkinci
yılımda çoktan ilk 1 Mayıs’ına katılmış bir insandım. O 1 Mayıs çok önemli
benim için. (Özge burada gülecek, hüzünlenecek) Eskişehir Del Mundo’nun
merdivenlerini çıktığınızda tam karşıda, köşede yüksek bir masa var. O masa
bizim o gün dedikodu masamız oldu. Hala daha gider otururuz oraya ve konuşma
şöyle başlar:
-
Dedikodu var mı özge?
-
Yok Aybik. Sende var mı ?
-
Yok.
Neyse,
ikinci yıl da saçmaydı. Akışkanlara çalışmamak nedir? Sen kim köpek akışkanlara
çalışmama lüksünü kendinde görüyorsun. Ama biz Özgeyle balık çizebiliyoruz.
Akan bir suda. Kalabak suyunun hayatımda anlamlaştığı ders, yıl.
Annemi
arayıp ‘tamam okulu bitircem ama mühendislik yapmıcam.’ dedim. Bir de Özge’yi
zorla bir okul kulübüne soktum, üç ay sonra ‘ben uçak sevmiyom’ diye çıktım.
(Özge burda bela okuyor. ) İkinci yıl
öyle böyle geçti, yavru kaplumbağam ile. ( analitik kimyadan 2 kere kaldı )
Gerçekten
oturup yıl yıl Eskişehir’i özetlediğime inanamıyorum ama üçüncü yılda
kaplumbağa büyüdü arkadaşlar. Yeni eve geçildi, tatlı bir ev arkadaşı bulundu,
büyük bir akvaryum ile odam şenlendi. Ha
bir de kedi var, FRIDA! Tanısanız sizi ısırır. Hayatımda ilk kez kira verdim,
ilk kez fatura ödedim, ilk kez gaz&elektrik açtırdım. Depozito bile verdim.
Bursa’ya artık yılda 1 kez gitmeye başladım. Eskişehir’in aslında ama gerçekten
aslında çok küçük olduğunu fark ettim. Peyote’ye mi giriyoruz köy kahvesine mi
belli değil. Her yerde öyle. İnsanlar bu kadar birbirlerini tanımamalı. Çok çok
kötü bir şey. Garip şeyler yaşadım, kimseye kızgın değilim ama olmasaydı da
olurdu yani.
Hayatımda
ilk kez çalıştım ve mesleğimi seviyorum bence! Okul kastırmaya başlayınca distilasyon
kolonu, reaktör, tank görünce mutlu olan, heyecanlanan biri olmaya başladım. Böylece
Allah belamı vermiş oldu. Özge o aralar analitiğin dd gelmesi için 106 almam
gerektiğini söyleyince ‘alırsın yaa’ diyecek kadar mutluydu. Özge mutlu olsun!
Dördüncü
yılda sınıfça cehennemin yedinci katına çıktık ya da indik. Tasarımını
bilmiyorum henüz oranın. Ölümden sonra cidden hayat varmış! Dördüncü yılımda
dışarı çıkmadım ben okulda takılıyoduk. Gece 10’da okuldan çıkınca hal kalmıyor
insanda. Yemek yemeye, uyumaya vaktim olmadığı için 5 kilo verdim. Tek o güzel
oldu.
Bir
de hayatımı değiştirebilecek bir insan girdi hayatıma. Sonra sağ olsun her şeyi
bok etti. İnsanlara asla (!) güvenemeyeceğimi öğrendim, böylece benden çok
büyük bir şey aldı.
Dördüncü
yılım için söyleyebileceğim şeyler çok kısa. İlk üç yılımdan daha yavaş geçti
ama hiçbir esprisi yoktu. Üzdüler. Özge’yi de üzdüler.
Şimdi
3 haftam kaldı. Kafam karmakarışık. Çok düşünüyorum, çok şey düşünüyorum,
hepsini birden düşünüyorum. Özge’ye geçen içime öküz oturması hikayesini
anlatırken bir anda ‘çok seviyorum seni yaa’ dedi. Nasıl bırakıcam ben bu kızı!
Eskişehir’i çok güzel bırakıcam da, hatta mümkünse koşarak bırakacağım da,
Özgeyle ayrı düşmesek hoş olurdu. Belki de düşmeyiz. (allah’ım inş. ) Odamın
fotoğraflarını çekiyorum arada. Çok özleyeceğim! Duvarlar dile geldi cidden 2
yılda. Bıktılar. Ama benim odam burası. Tamamı benim. Mutsuz olduğumda
sığındığım tek yer. Ya da beni mutlu eden tek yer. Artık bir yaz köşesi de var
hem! Bi taraflarım düzleşse de hoşuma gitti. Aslında daha çok şey anlatılır ama E S M İ Y O R.
3 yorum:
eskisehir e gitme heycaniyla dolmusken yazini okumak gayet keyifliydi; bakalim eskisehir le benim aram nasil olcak merakla bekliyorum :S
O üç hafta da bitmiş sanırım. Ne güzel özetlemişsin geçirdiğin yılları. İnsan özlüyo dimii? Sevmese bile alıştığı şeyi arar insan. Umarım ayrılmazsınıız. Gerçi önemli olan kopmamak. Daha daha güzel yıllarınız olsun :)
evet o üç hafta bitti, üzerinden zaman da geçti, diploma da alındı :)
güzel yorumlarınız için teşekkürler!
Yorum Gönder