19 Ağustos 2011 Cuma

röportaj vol 2

Selam gençler! İkinci röportajı Aysu (marla sünger) ile gerçekleştirdik. Benden sonra Yeliz kendisine sorular yönelttiği için soruların gidişatı garip olabilir.Neyse başlıyoruz.

mehtap:
merhaba sevgili Aysu seni tanımak ve blogumuzda yer ayırmak istedik bunu kabul ediyor musun?

Aysu:
"elbette."


mehtap:
öncelikle hangi şehirde oturduğunu ve şehirinle ilgili iyi-kötü hissettiklerini alalım senden

aysu:
izmir'de oturuyorum. pek fazla şehir gezmediğim için objektif bir yorum yapamam ama izmir'in türkiye'nin en rahat şehirlerinden biri olduğu söyleniyor. kısmen doğru da. her şehirde görülen önyargılar ve önüne gelene duyulan cinsel istek ( bildiğin abazalar yani) burada da görülüyor ama diğer şehirlere göre daha rahat hareket ediliyor. yani, şehrimi seviyorum kısacası.


mehtap:
biliyorsun benle tanışmana Muse vesile oldu. (kendimi burda yücelten bir tavrım yok =P) Muse senin için ne ifade ediyor, müzikten öte şeyler var mı ?

aysu:
Muse beni girdaptan kurtaran şey oldu diyebilirim. Liseye giriş sınavlarına hazırlanıyordum ve halim bok gibiydi. Kim olduğumu bilmiyordum, kendimi tanımıyordum ve etrafımda birkaç insan olsa bile kendimi oldukça yalnız ve başarısız hissediyordum, her anlamda başarısız. Muse’dan önce bayağı sapıtıktım açıkçası, Lily Allen’a falan tapıyordum yani düşünün ne kadar berbat durumdayım

Muse benim zamanla ilacım oldu, arkadaşım oldu, ne bileyim, ailem falan oldu. Muse’a olan sevgim değişmedi şu dört yıl içerisinde ama değişen bir şey oldu, ben değiştim. Muse ayrıca bana müzikal olarak da bir zenginlik kattı

Sadece Muse parçalarını çalabilmek için kendi kendime gitar ve çok az da olsa piyano çalmayı öğrendim. Klasik müzikle tanıştım, Muse benzeri müzisyenlerle tanıştım. Ciddi anlamda zenginleştim yani.


mehtap:
benim için de anlamı büyük, bir de o zamanlar saftık bu da ilk adımlardan biri oluyor sanırım.gelelim üçüncü soruya...gelecek için çizdiğin resminde neler görmek istiyorsun?

aysu:
Hayattan zevk almasını bilen, parası olan ve sevgilisi olan bir Aysu’yu görmek istiyorum ama ben bunu anca rüyamda görürüm, o da var. Bir de şu ibne sinekler beni ısırmasın istiyorum. Galiba çok şey istiyorum.


mehtap:
elinde imkan var diyelim çok istediğin Iamx konserine gittin. orda neler olabileceğini düşündün mü? Chris'le konuşmak mesela.Aman tanrım ne derdin Chris'e burdan duymak güzel olurdu

aysu:
Bunu önceden düşünmüştüm. Konsere gidebilmem için bir kere dersaneyi ekmem, konserin yaş sınırlı olmaması(ki barda yapıldığına göre zor ihtimal), ankara’ya uçak bileti almam ve topuklu çizme almam lazım. Bunları aştım diyelim, ilk olarak konserde milletin arasına ufacık boyumla kaynayarak en önlere giderdim, sonra ağlamamak için kendimi zor tutardım, sesim şarkıları söylemekten kısılırdı falan. Bi

Bir de terleyince kıpkırmızı kesilmemeye çalışırdım zira berbat bir durum. Kulise girdim diyelim, bütün grup elemanlarıyla tanışırdım hatta Caroline’a “niye beni feyste kabul etmedin la allahsız tospaa” diye fırça atardım ama allahsız tospaayı nasıl İngilizce söyleyeceğimi de önceden hesaplamam lazım tabii. Sonra janine’in yanına gider, “vay be kadın, idolümsün. Çirkinlikten öleceksin ama yine de

yine de kaptın Chris’i koçum benim” der öperdim. En son da Chris’in yanına gider, tipik fan konuşması yapardım işte beni müziğinle aydınlattığın için teşekkürler falan. Ama en kıyağı da chris’in elinden iamx şarabı içmek olurdu. Oh mis.

mehtap:
Hayat adil değil bu konuda kahrolası Chris'e bir gün ulaşırsın umarım.Peki her yaşın ayrı bir güzelliği katkısının var olduğuna inanıyor musun?

aysu:
Pek sayılmaz. 10-15 yaşları arasında tam bir morondum ve düşününce bu hiç de güzel gelmiyor, hatta utanmamak için uğraşıyorum diyebilirim.


mehtap:
Bir sonraki yaş gününü nerde, nasıl kutlamak isterdin mesela?

aysu:
Karşıyaka’da Durock diye Türkçenin ağzına sıçmış bir bar var ve orada bir çerçevede Muse posteri asılı. Yıllardan beri oraya gidip o posterin önünde rahatlıkla oturabilmek istiyorum. Bu yılki kutlamam diğer yıllara oranla çok daha iyiydi ki geçen yıllarda o kadar kötü kutlamalar oluyordu ki ağladığım bile oluyordu

Bir sonraki kutlamamda yine bu yıl yanımda olan iki arkadaşımla o dediğim posterin önünde içerek kutlamak istiyorum. Tabii çok daha kalabalık olursa daha iyi olur ama uzak ihtimal gibi görünüyor


mehtap:
Seneye 18 yaşında olacaksın evet bu uzaktan pek çok şey ifade ediyor. Ayrıca üniversite kapısında sürünürken eminim yine süprüzlerle karşılaşırsın..Söylesene neden burada yazları sıcak kışları soğuk?

aysu:
Orası neresi? Karadeniz bölgesiyse yaz kış serin ve yağışlı oluyor ama Akdeniz ve Karasal iklim ise güneş ışınlarının geliş açısı ile enlem-boylam olayından kaynaklanıyor. Hay öpeyim coğrafyayı konuşturmasın beni şimdi.


mehtap:
evet sohbete giriş yaptık lakin kendini tanıtma fırsatı vermedim sana. kimsin sen Aysu? burda ne işin var?

aysu:
Ben de bilmiyorum desem.. Burada olmamı evrenin garip bir oyunu ve benim can sıkıntımın verdiği sıkıntıdan sıkılmam olarak açıklayabilirim. Ayrıca dünyadaki insanların çoğu kim olduğunu bilmeden yaşıyor ve ben böyle olmak istemediğim için ergenlik döneminden beri bir kimlik savaşı veriyorum.

mehtap:
Bu konuda yalnız değilsin. Ergenler gibi 'hayat bir oyun biz de figuranız burda senaryo' demem gerekmiyor tabii. Mesleki açıdan neler ister bu Aysu?

aysu:
Hayatın bir oyun ya da sınav olduğu konusuna da katılmıyorum ayrıca, buradan belirteyim. Bence hayat, su gibi akıp gitmesi gereken bir şey ve o yüzden tepemizdeki boşluğa aldırmayarak yaşamalıyız. Neyse

Mesleki açıdan ne düşündüğüme gelirsek, aslında henüz tam bir karar verebilmiş değilim. Gönlümde psikoloji yatıyor ama hem kazanması zor hem de ileride sıkılabilirim diye düşünüyorum

İngiliz dili ya da Amerikan kültürünü düşünmüştüm daha önce ama onlarda da iş yok, hem zaten tmyim, dil sınavına girmem zor olur. Öyle yani. Arada başka mesleklere falan da bakıyorum ama gönlümde yatan psikoloji

mehtap:
Eşit ağırlıkçı olsam ve başarım da olsa bende psikoloji isterdim.Günümüz Türkiye'si için gerekli hem iş imkanı şaşmaz! Hayat akan bir sudur diyince aklıma Ayşe Kulin geldi. Yazarlardan söz açmak istiyorum.Kimleri seversin ya da sevmezsin ne bulupta okuyorsun?


Aysu:
Daha çok modern dünya klasiklerinden okuyorum, kitap isimlerini de internetten ya da arkadaşlarımdan buluyorum. Sylvia plath, j.d. salinger, chuck palahniuk, George orwell, paulo coelho ve j.k. rowling en sevdiğim yazarlardan. Sevmediğim yazarlar fazla yok, sadece şu vampir mitlerini sevmiyorum, o da boku çıktığı için


yeliz:
blogta hakkında yazmamızı istediğin bi konu var mı?
ya da hangi konular hakkında yazmamız hoşuna gidiyor?

aysu:
blogda ortak bir yazı yazılabilir diye düşünüyorum, içinde herkesin de bir payının olabileceği yazılar
çoğunluğu kişisel yazılar olduğu için de politika, sanat gibi daha genel konulara biraz daha ağırlık verilebilir gibi. kişisel yazıları okumak zevkli oluyor ama..

yeliz: 
en çok beğendiğin yazar?

aysu:
sylvia plath
ama

yeliz: 
ama?

aysu:
bazılarına göre sadece bir şair olarak görülebilir. ben hem şair hem yazar olarak görüyorum onu ama alternatif bir cevap olarak j.d. salinger diyebilirim.

yeliz:
özel bir soru sorayım
bana önerdiğin romanında intihar girişiminde bulunma düşünceleri vardı hani. romanı okurken kendisinin de intihar yüzünden ölmüş olması tuhaf hissetirdi mi sana?

aysu: 
hayır çünkü o roman zaten otobiyografik bir roman, kurgu olarak sayabileceğimiz tek şey isim değişikliği. ayrıca plath'ın şiirlerine baktığımızda da yazarın hem yaşamaya hem de ölüme bu kadar bağlı olduğunu rahatlıkla görebiliyoruz.


yeliz: 
blogtaki anketler hakkında ne düşünüyorsun? ilgini çeken bir anket var mı? hani şunu sorsanız diyebileceğin?

aysu: 
anketlere pek dikkat etmiyorum açıkçası, sadece son ankete baktım o kadar. bu yüzden bu soru için pek bir şey diyemeyeceğim. sadece müzisyen ya da yazar kıyaslaması yapabilirsiniz.

yeliz:
peki gençlik hakkında ne düşünüyorsun? hani gerek internet ortamında gerek de dışarıda. çoğunluğun bi acayip olduğu kanısında mısın?

aysu:
gençlik salak. gençliğin beyni sulanmış. gençlik sağır ve kör. gençlik ötekileştirilmiş. içlerinde özgün olmayı başarabilenler de var elbet ama onlar da yalnız olmaya mahkumlar.

yeliz:
bloğun layoutunu beğendin mi?

aysu: 
güzel ama kırmızı üzerine beyaz olan kısımlar göz yoruyor

yeliz:
peki okul sistemi hakkında ne düşünüyorsun?
çoğu kişi sistem yüzünden mi yoksa tembelikten mi açıkta kalıyor?

aysu: 
türkiyedeki okul sistemi boktan. tembellikten de açıkta kalan var, hatta yakın çevremde de var örnekleri, ama çoğunlukla sistem onları bok çukuruna atıyor. gerçi her yerde böyle değil. mesela türkiyede çok gereksiz bilgilerle beyin yıkıyorlar ama amerikada da gençleri gerizekalı olarak yetiştiriyorlar. hem de beyin yıkamaya gerek duymadan.

mehtap:
şimdilik röportaja burda son veriyorum belki devam ederim ya da etmem.Ama blogum adına da teşekkür etmeyi borç bilirim.Gitmeden ki sorum da şu Fiskos Örtüsü'nde iş var mı?

aysu:
fiskosun geleceği parlak ama önce tozunu almak gerek. asıl ben teşekkür ederim röportaj teklifi için.

Hiç yorum yok: