Her sene Tüyap Kitap Fuarı'na gidilir.Kitaplara bakılır, söyleşilere katılınır, imzalar alınır...Akşam olur, eve istemeyerek de olsa dönülmelidir tabii.İşte kıyamet alametleri. :p Ve her sene klişelenecek bir laf ağzınızdan çıkar: "Bi daha Tütap'a gelen ne olsun lan!"
Tüyap'a gidiş kolaydır, kektir, binersiniz Yenibosna'dan Büyükçekmece'ye, önünde indirir.Fakat sorun dönüştedir.Hele ki ben, Gamze, Sema, Sema'nın annesi ve kardeşi Seda ile yağmur ve rüzgarın alnında içimizde Muse'dan Invincible çalaraktan, "Burada öleceğiz, cesedimizi bulamayacaklar" diye espri yaparken olayın gerçekleşmesine ihtimal vermekle yusuf yusuf olmak da içimizi kemiriyordu."Bi daha gelmeyiz, bu ne yahu yol yok iz yok" klişesini yaptık.
Üst geçit olmadığından tekrar Büyükçekmece'ye bindik, son durakta inmek için.Tekrar Büyükçekmece - Yenibosnaya bindik.Yorgunduk, açtık, ama mutluyduk.Together we're invincible cümlesinde coşmuştuk! Zafer bizimdi.
Annem beni telefonla aradğında daha Avcılar'a bile gelmemiştik."Hehe avcıları geçtik eve doğru geliyoruz" dedim ben de...Korktum çünkü.Eve gelince "Ben sana demedim mi" ile başlayan bir sürü cümle duyacaktım...Boşverdim.Koltuğumun altında imzalı uykusuz posterimle, poşetimde Adam Fawer imzalı Empati kitabımla ben yenilmez bi kahramandım.
Sefaköy'e gelmiştik...Gamze, ben, Sema ayrılacaktık -ki Gamze daha sefaköyden başakşehire gidecekti- minibüse binmeliyim dedim içimden.Ben ayrıldım.Minibüse bindim, annem aradı: "Kafanı kırıcam nerdesin" dedi :D "Geliyorum işte üfff" diye karşılık verdim.Saat henüz 20.05'ti.Zaten donmuştum, açtım.Neyse eve geldim, annemin ilk cümlesi: "Sana bundan sonra izin mizin yok" oldu.Bunun geçici olduğunu biliyordum, ama o lanet geri dönüş zorluğumuzu duymadan yargısız infaz yapması incinmişti."Aamaaaan" dedim, gittim odama, posterime, kitabıma sarıldım.Bi baktım, çok mutluyum...
Tüyap Hatırası 2009 / 31 Ekim Cumartesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder