23 Mayıs 2018 Çarşamba

beni bu hale beth gibbons getirmiş dahi olabilir

Müzikle duygusal bağlamlarım haddinden fazla. Aylar önce kime dahi yazdığımı zor anımsadığım gizli bir notuma takıldı gözüm, şöyle bir şeyler:

dinle. lise zamanlarımın başlarında dream tv izlerken cem adrian çıkıp üç tane favori grubundan şarkılar söylemişti. bir tanesi portishead’den only you adlı şarkıydı. o zamanlar ingilizceye kafam basıyordu biraz, beth gibbons ‘we suffer everyday what is it for?’ diye sormaya başlamıştı bile. grupla tanışmam böyle oldu. her neyse benim bugün aklıma bu şarkı geldi, sözlerini mırıldanıp durdum. kalbim sıkıştı birden. aslında önemsemediğim sandığım şeyleri gayet önemsediğimi, farkında olmadan bunların bende acı hissi uyandırması... sanırım ben hep böyleyim. birileri gelip geçiyor hayatımızdan, her dönem acının nedeni başka eşyalar, nesneler, insanlar, hayvanlar ve inançlar oluyor ama bu aralar en çokta ‘anlaşıldığım hissine kapıldığım’ insanlar tarafından kendi bilincimi kuşatmam ve bunu sadece bir kişiye itiraf etmem yakın zamanda. korkum galiba hep anlaşılmaktı, anlaşılırsam bir şeyler tamamlanır ama ben hep yarım kalmaya devam ederim. keza öyle de oluyor. evet okuyor olma ihtimaliniz yüksek. böyle diyerek seni/sizi yücelttim kendimi ise indirgedim yine tebrikler. hayır, hiçte yüce bir insan değilsiniz oysa.
peki probleme dönersek ben niye gaza geliyorum hemen aynı dili konuşunca, dünya güzel hayat çiçek böcek insanlar mükemmel oluyor. bu kadar büyük bir olgu mu bu? ama işler ummadık olunca, muazzam düşüşler. yazıp yazıp siliyorum. duygu yüklüyüm. bu hisler enteresan. anlam vermeden, kopamıyorum. e bir mucize olmayacağına göre, canımız sağolsun o zaman içimizdeki iyiliği kaybetmeden.