Herkese merhabalar öncelikle. Eski ritmime dönmeye başladığımı bu yazı ile kendi kendime müjdelemiş olacağım, bunalım nereye kadardı... Hepinizin yazı cici olsun. bkz. 3.01'deki Andrew Garfield'ın dansı gibi hareketlisinden.
Arcade Fire pek dinlemezdim. Son aylarda keşfetmeye başladım. Genelde bir şarkısını dinleyince takıntı yapıyor maalesef aynı şarkıyı playistte döndürüp duruyorum. We exist gibi.
Sözlerine dikkat etmezken ben, bugün klibi ile karşılaştım. Farkına vardım yeniden birşeylerin.
Farklılıklardan doğan dışlanmışlıklar gibi. Özellikle ülkenin zor zamanlar geçirmesi dışında iyi insanların olduğunu bildiğim LGBTİ topluluğuna selamlar olsun.
Bu arada grupla kaynaşmamı sağlayan şey zorlu psm'de gittiğim dijital devrim sergisi oldu. Şu gördüğünüz sitede (http://www.thewildernessdowntown.com/) we used to be wait şarkısı gösterilmekte. Aslında bir interaktif film içerikli uygulama oluyor bu. Google maps ve çoklu browser kullanan, kullanıcıların vidyoyu kendi büyüdükleri eve uygun şekilde manipüle etmesini sağlayan bir website kısacası. Onlarca teknolojik ilerleme örneklerinin gösterildiği sergide en yakından ilgilendiğim şey bu oldu herhalde. Daha önce super mario oynamanın etkisi de olabilir :) Siteye girip oturduğunuz yada çocukluğunuzun geçtiği adresi yazınca klip başladıktan sonra bir anda evin önünden ve şehre dair görüntüler gelmeye başlıyor. Bir yandan küçük çocuk koşmaya devam ederken... Çocukluğumu hissettim resmen, kim mutlu olmaz ki?
Bence müzik piyasası böyle işlere bolca girişmeli. Müziğin en iyi pazarlandığı yer konserlerdeki görsel şovlar olmamalı sadece (dedi ve sırıttı geleceğin işsizi). Bu yüzden teşekkürler, Kanadalı dostlar :P
Ayrıca yeni mezun psikolojisi ile bu sene hayatımın fon müziği olarak Reflektor'u seçtim onu da tavsiye ederim.
It's just a reflektor!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder