Bunu sürekli düşünüyorum. On seneden fazladır bu sitedeyiz. Gelenimiz gidenimiz çok oldu. Çok fazla şeyler yaşandı. Yolları ayırmak zorunda bile kaldık.
Bir şeyler yapabilmek için her zaman işaret bekledim. -Evet aslında istiyorum ama... Bu cümleyi o kadar çok kuruyorum ki, gerçekliğini kaybedeli çok zaman olmuştur zaten. Hatta bir anım var, o kadar sıradan ve olağan. Tam bundan dört yıl öncesi gecenin bir vakti, bir salonda arkadaşımla otururken. Kendisi tavanı izliyordu. Ne yapıyorsun diye sorduğumda ise hayatını sorguladığını söylemişti. Gülmüştüm. Her neyse, o konuştukça bana farkında olmadan iyilik yaptı. O kendini sorguladığı bir zaman yine apansızca otobüse atlayıp başka şehre gitmişti. Döndüğünde neden bunu daha önce yapmadığından yakınıyordu. Ben de ondan cesaret alıp aklımda görmeyi merak ettiğim en son yer olan bir şehre ilk uçak biletimi almıştım. Uçaktayken aşağıya bakıp muhteşem manzarayla beraber her şeyin ne kadar küçük olduğunun kafama dank etmesi. Bununla birlikte mutlulukla karışık ağlamam. O görüntü hala zihnimde. Karadeniz'in yaylaları, büyük dağlar...Üstünde bembeyaz karlar. Bir an kafayı çıldıracak kadar o manzaraya düşebilirdim. Süreç tamamlanınca ise onun dediklerine katılmamam elde değildi. Şimdi bunu düşünürken, senelerimi ziyan etmiş gibi hissediyorum. Günlerim çok boş geçiyor. Çok cansız. Bu zaten hep farkında olduğum bir şeydi ama, şüphesiz ki Çin'lilerin laneti üzerimize geldiğinden beridir -yani bu benim yaklaşık 80 gündür evde oluşuma tekabül ediyor- yakamı bırakmıyor.
Kapanışta demem odur ki, yeniden bir işarete ihtiyacım var. Ama sonuncunun üstünden dört yıl geçmiş. Daha çok beklerim.